Merhaba. Sorumu sormadan önce, müsadenizle çok önemli olduğunu düşündüğüm bir kaç konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Konu yaşam ve evren olunca, insanın kafası zaten yeterince karışıyor. Fazla uzatmadan konuya dönmek istiyorum.
Yaşam ve Evren Hakkında İddialı Sorular – Uzay hakkında çok az kişinin cevabını bildiği veya hiç kimsenin bilmediği soruları soracağım bu makalemde. Cevaplarını bildiğimden değil, doğru cevapları aradığım için sormak istiyorum. Ben uzaya aşık bir karakterim. Kendimi bildim bileli sonsuz uzayı düşünmek, yeni keşifleri öğrenmek, formülleri ve teorileri çalışmak, hayal etmek ve öğrenmekle geçiriyorum hayatımı. Paylaşılan ve yayınlanan bilgileri takip ediyorum sürekli. İnanın bana çok üzülüyorum her izlediğimde veya okuduğumda. Neredeyse ilk okul çocuklarının bile bildiği yaklaşık konuları defalarca işliyorlar. Neden diye soruyorum kendime? Biz çokmu gerilerdeyiz, yoksa bilim ve uzayın insanlığın geleceği olduğunun farkındamı değiliz? Benim sorum bu değil, bu ayrı bir tartışma konusu. Neyse, Yaşam ve Evren Hakkında İddialı Sorularımıza artık geçeyim…
Uzayda Yaşam Bizi Neden Bu Kadar İlgilendiriyor?
Uzayda yaşam varmı yokmu sorusu, günümüzde hemen hemen herkesin konuştuğu veya tartıştığı bir konu haline geldi. Ben bunu sormayacağım. Sorum bu değil. Zaten gizem ve bilinmezlikler insanoğlunun her zaman ilgi odağı olmuştur, öyle değil mi?
Benim asıl merak ettiğim sorum şudur; Uzayda başka yaşam formlarının varlığını keşfetmek, bizim için neden bu kadar önemli? Farz edelim, yakın bir yıldız sisteminde ortalama bir gezegende ilkel veya farklı bir formda yaşam bulundu diyelim? Bu bizim için neden bu kadar önemli? Bilmek veya bilmemek arasındaki fark nedir? Uzayda akıllı veya ilkel, Dünyadaki formlardan farklı veya aynı yaşamın bulunmasının insanlığa etkisi ne olur? Kendimi düşünüyorum mesela; haberlerde, sosyal medyalarda, kısacası heryerde uzayda yaşamın bulunduğuna dair kesin delilleri ilk gördüğümdeki halimi hayal ediyorum. Bunun benim hayatıma artısı veya eksisi ne olur acaba diye kendime soruyorum sürekli. Mantıklı tek bir cevap bulamıyorum. Korkumu, heyecan mı, mutluluk mu, özel olmadığımı anlamak mı, yanlızlık mı? Üzüntü mü? Kargaşa mı? Kaos mu? O an ne hissederim bilemiyorum. Size soruyorum, uzayda başka bir yaşam formu olduğunu ilk öğrendiğinizde tepkiniz ne olurdu? Bunun insanlığa etkisi ne olurdu? Neden bu kadar önemli? İnanın bana sizinde cevabınızı ben çok merak ediyorum. Benimle paylaşırsanız sevinirim. Yorumlarınızı dikkatle takip edeceğimden emin olabilirsiniz.
Uzayda yaşam var veya yok bana ne yaa diye düşünebilirsiniz. Bunada saygı duyuyorum. Olsa nee olmasa nee demek te mantıklı aslında. Sonuçta ne onlar nede biz birbirimize ulaşamadan ölüp gidicez sonuçta. Yüzlerce yıl sonraki olacaklarla değil, ben şimdiyle ve kendi hayatımı içine alan zaman dilimiyle ilgileniyorum. Benden sonrakiler ne yaparlarsa yapsınlar banane de diyebilirsiniz. Her görüş ve düşünceye saygım sonsuzdur. Neyse 🙂
Bilim konuşmak eğlencelidir, evet katılıyorum. Fakat eğlence için bilim öğrenilmez veya emek verilmez. Bilim, başlıbaşına bir davadır, hayattır. Bu sebeple, uzay hakkında iddialı sorularımdan ilkini sordum bu videomda. İddialı sorular isimli videolar serim devam edecek. Ciddi anlamda önemli ve dikkate değer sorularla geleceğimi şimdiden söyleyebilirim. Ve bu sorularım her makalemde biraz daha zorlaşacak. Lütfen bildiğiniz cevapları yorumlara bırakırsanız ben çok mutlu olurum. Yaşam ve Evren Hakkında İddialı Sorularıma devam ediyorum.
Büyük James Webb Teleskop Yalanı
Siz olsanız, yüzlerce kişiyle 20 yıl emek verip, 10 milyar dolar da para harcayıp yaptığınız teleskoptan aldığınız bilgi ve görselleri, gayet cömert bir şekilde herkese dağıtırmıydınız? Kesinlikle hayır, dağıtmazdınız, kimse kendini kandırmasın.
James webb’in sahipleri ve ortakları; Aa bakın tüm fizik kurallarını alt üst edecek, bigbang teorisini iyice çıkmaza sokacak, bilinen tüm fizik yasalarını kökten değiştirecek yeni bir keşif yaptık eyy ahali, hadi hepiniz gelin, koşun, alın mı diyecekler? Ben pek sanmıyorum. Heleki, bilim ve teknoloji yarışının en hızlı olduğu bir zamanda yaşadığımızı düşünürsek.
Şundan eminim ki; İnsanları azda olsun avutmak için piyasalara standart sayılabilecek bilgi ve görselleri dağıtıyorlar. En önemli keşifleri verileri teleskop için para harcayan ve emek verenler kendilerine saklıyorlar. Tabi ki sonuna kadar haklılarda. Kim olsa aynısını yapar. Peki bu neden bu kadar önemli, bizene yaa naparlarsa yapsınlar, kime ne dağıtırlarsa dağıtsınlar, biz aşk meşk dizilerimizi, evlenme programlarımızı izler yaşar geçeriz diyedebilirsiniz. Hayır, hiçte öyle değil!
Bunun ne kadar önemli olduğunu yakın gelecekte, uzay madenciliği ve yeni enerji kaynaklarının bulunması gibi keşliflerle; bilim konusunda zirve yapan, zenginleşen ve hatta yeni süper güçlü ülkelerin ortaya çıkmasıyla çok daha iyi anlayacağız. İstikbal göklerdedir diyen Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün F16’lardan değil, uzay araç ve teknolojilerinden bahsettiğinden adım kadar eminim. Sanırım biz Ata’mızın sözünü yanlış anladık. Yaşam ve Evren Hakkında İddialı Sorularımıza devam edelim.
Andromeda ve Samanyolu Çarpışması
Tekrar merhaba. Egzotik ve gizemli olan herşey biz insanların daima ilgisini çekmiştir. Uzay ise, bu anlamda sınırsız bir sermaye oldu özellikle son yüzyılda. Nereye başımızı kaldırsak, hep bilinmezlikler ve gizemlerle dolu sonsuz bir döngü. Uzay, zaman, yaşam…
Hubble, belli aralıklarla yanıp sönen bir yıldıza teleskopunu çevirip incelemeye aldı. ‘buna dikkat et’ notunu ekledi yıldız haritası üzerinde. Yaptığı hesaplamalarda, bu yanıp sönen yıldız ışığının bizim galaksimize ait olamayacak kadar uzakta olduğunu anladı. İşte o an anladı ki, o ışık başka bir galaksiydi. O gün, evren birden bire milyonlarca kat daha da büyüdü. Bu keşif bizim hiçte özel olmadığımızı hissettirmeye başlattı. Bir toz zerresi üzerinde yaşayan toz zerreleri olduğumuzu anladık.
Hubble, yaptığı gözlemlerde bizden uzak bu ışıkların maviye ve kırmızıya kaydığını tespit etti. Uzun dalga boyları ve kısa dalga boyları. Uzaklaşan ve yakınlaşan nesnelerin yaydığı dalga boylarıydı bunlar. Kırmızı uzaklaşan, mavi ise yaklaşan nesnelerin yaydığı dalga boylarıydı. Tüm galaksiler birbirinden uzaklaşıyordu. Yani, evren hızla büyüyor ve genişliyordu. Bu insanlığın en büyük keşiflerinden birisi oldu. Genişleyen ve hızla büyüyen bir evren düşüncesi, bilim dünyasını derinden etkiledi ve ilerleyen zamanlarda bu genişlemenin ve uzaklaşmaların katlanarak arttığı anlaşıldı. Herşey daha da karmaşık bir hale gelmeye başladı.
Videomun konusu olan sorumu şimdi sizlerle paylaşmak istiyorum. Cevabını bildiğim bir soru değil bu. Cevabını aradığım bir soru.
Genişleyen bir evren söz konusu. Bu bir teori değil, delilli ve ispatlı gerçeğin ta kendisi evet. Kütle çekimi etkisiyle birbirine bağlı olmayan, iki cismin arasında çekim etkisinin bulunmadığı tüm büyük veya küçük nesneler karanlık madde içerisinde hızla birbirlerinden uzaklaşıyorlar ve kopuyorlar. Galaksiler diğer galaksilerden, galaksi kümeleri diğer galaksi kümelerinden hızla ve katlanan bir hızda uzaklaşıyorlar bunda hem fikiriz tamam. Yapılan hesaplamalara göre Andromeda galaksisi yaklaşık 5 milyar içerisinde bizimde içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisine çarpacak ve bu çarpma döngüsü 4 milyar yıl boyunca devam edecek. Gerçi biz insanlar bu çarpmaya şahit olamayacağız, çünkü güneşimiz 4,5 milyar sonra kırmızı bir deve dönüşerek üzerinde yaşadığımız dünyayı yutacak. Dolayısıyla biz bu çarpışma esnasında olacakları gözlemlemek yerine, güneşin bir parçası olarak cayır cayır yanıyor olacağız 🙂 Andromeda ve samanyolunun çarpışmasının altında yatan çok büyük bir soru var ve ben bunun cevabını merak ediyorum.
Nasıl çarpıştığımız ve neden çarpıştığımız benim sorum değil. Asıl merak ettiğim, andromeda içinde bir gezegen üzerinde yaşayan zeki ve teknolojik bir yaşam olduğunu fazedelim. Onun gözüyle Samanyoluna baktığımızı hayal edelim. Acaba samanyolumu andromedaya doğru gidiyor, yoksa andromeda mı samanyoluna doğru geliyor? Biz Samanyolu olarak, Andromeda’ya kırmızı dalga boyunda mı yoksa mavi dalga boyunda mı görünüyoruz? Andromeda bize doğru geliyorsa, biz nereye doğru gidiyoruz? Andromeda samanyolundan çok daha büyük bir galaksi. Dolayısıyla kütle çekimi samanyolundan çok daha fazla. Nasıl oluyorda o bize hızla geliyor? Onu çeken bizmiyiz? İki büyük kütleli galaksi, birbirlerine belli bir mesafeye geldiklerinde gelgit sabit kilit etkisi yaşanmazmı? Yani dönüşler durmaz mı? Tıpkı ayın dünyamız etrafında dönerken kilitlenmesi ve kendi etrafında dönüşünün durması gibi. Ben bu sorularıma cevaplar arıyorum. Bilen arkadaşlarımın cevaplarını bizlerle paylaşmalarını rica ediyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
9. Gezegenin Keşfi
Bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle, insan algıları ve zekası da buna paralel olarak yükseldi. Yeni teknolojilerle donatılmış teleskopların devri başladı. Yeni teoriler ve keşifler ardı ardına gelmeye başladı. Yıldızlar, galaksiler, mesafeler, uzay zaman, karanlık madde, karanlık enerji, karadelikler, beyaz delikler, kuasarlar, pulsarlar, nötron yıldızları, magnetarlar, ötegezegenler ve çok daha fazlası…
Gezegenler bir bir keşfedildi. Güneş sistemimizde sayısı önce 9’a ulaştı. Bu 9’un sayısı çok daha fazla olmaya başladı fakat yeni keşifler arttıkça 9. gezegenin gezegen olmadığına karar verildi ve gezegen olmaktan çıkarıldı. Sayı 8’e düştü. Fakat Neptün’ün yörüngesi hesaplandığında bir sapmanın olduğu ve buna sebep olan bir şeylerin varlığı ortaya atıldı. Yapılan matematik hesaplamalarında dünyadan 10 kat daha büyük kütleye sahip kayalık bir gezegenin daha varolması gerektiği sonucuna ulaşıldı. Neptünden sonra bir gezegenin de kesinlikle var olması gerektiği tüm bilim dünyası tarafından kabul gördü. Teleskoplarla yapılan gözlemlerde bu 9. gezegenin varlığı ispatlanamadı. Fakat matematik hesaplamalarında kesinlikle bir gezegenin varlığı söz konusu. Güneşe çok uzak bir yörüngede döndüğü için ışık almıyor ve yaymıyor. Uzun bir yörüngeye sahip olduğu içinde, görünmesi ve bulunması da bir o kadar zorlaşıyor. Neptünün yörüngesinde ki sapmaya ve tüm matematik hesaplamalarında çıkan sonuca sebep olan 9. gezegen bulunduğu zaman, astrologlar ne yapacak ben çok merak ediyorum. Bu keşif hepsinin birer yalancı olduğu anlamına mı gelecek? Dokuzuncu gezegenin keşfedilmesinin daha ne gibi etkileri olabilir insanlığa?
Big Bang (Büyük Patlama)
Büyük patlama (daha doğrusu genişleme) insanlığın kafasını iyice karıştırmak için öne atılan güçlü bir teori olduğuna bende inanıyorum. Fakat biz neyin patladığını, nasıl patladığını, neden patladığını, öncesinde ne olduğunu bile bilmiyoruz. Nasıl olurda bu patlama kesinlikle varoluşun başlangıcıymış gibi beyinlerimize kazınmaya çalışılıyor? Ben bu öğretinin altında yatan asıl gerçeğin farklı olduğuna inanıyorum.
Evrim Teorisi
Cevaplanması zor sorular isimli videolar serime bir yenisini daha ekliyorum. Araştırmayı, bilim ve teknolojiyi seven bir insan olarak uzun zamandır cevabını bulamadığım bu sorumu şimdi sizlerle paylaşmak ve cevaplar bulmak istiyorum. Sorum Evrim teorisi hakkında. Kimileri buna teori değil, gerçeğin ta kendisi olarak bakıyor. Saygı duyuyorum. Fakat tıpkı büyük patlama (Big bang) gibi neyin başladığını, nasıl başladığını ve neden başladığını bile bilmediğimiz bir yaşamın, nasıl şekillendiğini ve evrildiğini kesin olarak bildiğimizi iddia ediyoruz. Söylediğim gibi, nasıl başladığını, neden başladığını ve neyin başlattığını bile bilmediğimiz bir şey hakkında nasıl oluyorda kesin hükümlerle yaygara koparıyoruz ki? Bu sizcede çok komik değil mi? Önce yaşamın nasıl başladığını bilmemiz gerekli ki, nasıl geliştiğini VE EVRİLDİĞİNİ anlayabilelim. Fakat evrime kesin gözüyle bakanlar, tıpkı ev yapmaya çatıdan başlayanlar gibiler. Daha bir durun yaa, bu ev temelden çürük 🙂 Cevaplanması gereken asıl konu bilinmezken, hooop ikinci konuya zıplanması ve bu kesindir diyerek piyasalara çıkılması bana saçma ve art niyetli geliyor. Daha biz yaşam nedir bilmezken, yaşamın nasıl şekillendiğini ve evrildiğini bildiğinizi mi savunuyoruz. Evrim teorisi gerçektir veya değildir diye bir iddiam asla yok. Fakat bana, yaşamın nasıl başladığını söyleyin, bende evrim teorisine inanayım. SAYGILAR.
Kara Delikler ve Tekillik
Karadelikler insanlığın en gizemli, en çekici ve en karizmatik konularından biri. Çünkü yaratılış olarak, gizemli ve bilinmez olan ne varsa ona meyilliyiz biz insanlar olarak. Bu anlamda karadelikler bulunmaz bir nimet. Korkutucu olan bir karadeliğin içine düştüğümüzde nasıl parçalanacağımızı düşünmek değil, karadeliğin içini öğrendiğimizde neler olacağıdır. Hawking’in deyimiyle ”Tekillik yani karadeliğin merkezi, tanrının zarı sakladığı yerdir”. Biz bu zarı bulursak ne olacak? Bence asıl korkunç olan budur. Düşünsenize, evrenin sırrını çözdük… Ya sonra??? Herkes birer tanrımı olacak? Yoksa artık yaşamak anlamsızmı gelecek? Sizce hangisi olacak?
Şimdilik sorularımın sonuna geldim. Aslında daha onlarca önemli konular hakkında aklıma takılan cevapsız sorular var. İlerleyen makalelerimde yayınlayacağım. Web siteme abone olarak sık sık paylaştığım projelerime ve makalelerime ulaşabilirsiniz.
YOUTUBE KANALIMA ABONE OLUN: VİDEOLARI İZLE
İLGİLİ BAŞLIKLAR: Cevapsiz sorular. Uzay ve bilim hakkında. Önemli sorular. Soru cevap. Dekordelisi.